Sevgiler...
Eğer mutluluğu tanımıyorsan, sana
merhaba demez,
hayatın çileli yollarında
hayatın çileli yollarında
bin kez karşılaşsan bile ne sen onu tanırsın,
ne de o sana selam verir.
ne de o sana selam verir.
Mutluluğu tanıyacaksın.
Kim bilir, belki de evin bahçesinde büyüyen
çam ağacıdır mutluluk, belki sokağın köşesinde boy atan akasyadır. Evin
bahçesinde çam yoksa, sokağın köşesinde akasya salınmıyorsa, pencereden avuç
içi gibi görünen denizdir.
Pencereden görünmüyorsa deniz, sokağa bak!
Sokakta oynayan bir çocuk yok
mu?
Varsa adı mutluluktur. Ya yoksa?
Kimbilir mutluluk belki de çocuk değil, bir
kedidir, soğuk kış günü camdan sana bakıyor.
Aç pencereyi, girsin sıcak odaya minik kedi. Yavrunun önüne bir tabak süt
koydun mu, üşümesi geçer, mırlamaya başlar; sen de mutluluğu kedinle
paylaşırsın.
Ama mutluluk camdan bakan kedi değildir.
Belki mapushane penceresinden görünen gök yüzüdür,
ya da gökyüzünde uçuşan beyaz buluttur. Gökyüzünde bulut mu yok?
Uzaklaş pencereden, eline bir kitap al, sayfalarını karıştır, işte bir
şiir.
Şiir mutluluktur; sözcüklerini inci taneleri gibi belleğine dizebilirsin,
dizelerini gözeneklerinle özümleyebilirsin, anlamını içine çekip
soluyabilirsin, ama gerçekten mutluluğa hazırsan..
Ya hazır değilsen?
Sen duyumsamaya hazır değilsen, mutluluk ne ağaç kılığına girip karşına çıkar,
ne çocuklaşır, ne de şiirleşip bir kitap sayfasında seninle
bulaşabilir.
İlhan Selçuk