Öne Çıkan Yayın

Eğer...

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü ve bunun sebebini senden bildikleri zaman sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybet...

18 Haziran 2012 Pazartesi

HİÇBİRİMİZ HEPİMİZ KADAR AKILLI DEĞİLİZ!


Gelişim hızı her geçen gün artan günümüz koşullarında, kuruluşlar nerede olduklarını, nereye nasıl varmak istediklerini saptayıp, geleceği belirlemek zorundadır.  Kuruluş planlaması, yeniliklerin uygulanması için güçlü bir araçtır ve organizasyonlar artık bu gücün farkına vararak güçlü bir planlama fonksiyonuna sahip olmaları gereğine inanmaktadırlar. Planlama sadece gelecekteki olayların tahmini ve buna göre nasıl hareket edileceğini şimdiden düşünmek demek değildir. Sistemli bir biçimde bugünden alınan kararlarla amaçlanan geleceğe varma çabasıdır.

Planlama, kuruluşa akla uygun ve geçerli bir amaç, dolayısıyla bu amaç etrafında çabaların yoğunlaştırılmasını ve yönetilmesini sağlar. Planlama sürecinde tüm çalışanlar plan hazırlanması ve yürütülmesine katkıda bulunur ve bireysel çalışmalarını plan perspektifi içinde değerlendirerek, kuruluş amaç ve hedefleri ile özdeşleştirirler. Plan çalışmalarının bu niteliği, çeşitli düzeylerde yürütülen çalışmalar arasında koordinasyon sağladığı gibi, bilinç ortamıyla da bireyleri yönetime katarak, kuruluşa büyük bir güç kazandırır.

Liderlerin zaman yönetimi ile ilgili çok bilinen bir gerçek vardır: “Planlama yapmak ve birlikte çalıştığınız insanlarla doğrudan ilgilenmek için zamanınızın yüzde 10’nunu ayıramıyorsanız, ürettikleri problemleri çözmek için giderek daha çok zaman ayırmak zorunda kalırsınız.”

Planlama önemlidir, çünkü bir işletmede ne kadar az sorun varsa, o kadar iyi planlama yapılmış demektir. Her insanın günlük yaşantısında karşılaştığı çeşitli problemler vardır. Üstelik gerçek hayatta karşılaştığımız problemler, öğrenim hayatımız boyunca bize öğretilen, tek bir doğru cevaba odaklanmış, iyi ifade edilmiş, tecrübelerden uzak problemlere hiç benzemez. Gerçek hayattaki problemlerin her zaman tek ve doğru cevabı yoktur.

Problemleri çözmek için “düşünmek” temel koşuldur. Oysa problem çözme sürecimizin çoğu bilinçsiz bir şekilde gelişir. Problemlerle her an karşı karşıya olduğumuzdan onlar üzerinde uzun uzun düşünmeye onları analiz etmeye gerek duymayız. Genelde sürekli karşılaştırdığımız problemler için basit çözümler geliştiririz. Bazen bulduğumuz çözümler problemi sona erdirmek bir yana yeni problemlere zemin hazırlar.  Neyi, neden yaptığımıza, nasıl yaptığımıza dikkat etmeden adeta otomatik davranışlarla hareket ederiz ve hareketlerimizi de çoğu zaman sorgulamayız. Bunun sonucunda problemlerimizi az çok halledecek yüzlerce alışkanlık geliştiririz ve onlarla yetinmeye çalışırız.

Yeterince özen gösterip çalıştığımızda ortaya çıkan çözümlerin yanında bu saydıklarımız etkisiz ve zayıf bir takım alışkanlıklar olarak kalmaktadırlar. Önemli olan çözümün doğru ya da yanlış olması değil, problem için uygun olup olmamasıdır. Bu ise tek başına başarılamaz. Problemin çözülebilmesi için ortamın ve ekibin uygunluğu önem taşıyor.

Başarı artık yalnızca bireysel özelliklere değil, aynı zamanda çalışma arkadaşlarının özelliklerine, uyumuna bağlı. Kuruluşun bütün aşamalarında önemli rol üstlenecek ekibin, amaca uygun bir yapıda olması, yapılacak çalışmaların başarısı için kritik bir öneme sahiptir.

Ekip üyeleri;
  • Birbirine güvenmeli ve birlikte çalışmanın gücüne inanmalı
  • Ortak bir amaca inanmalı ve bu amacı gerçekleştirme yolunda istekli olmalı
  • Takım çalışması için konuyla ilgili ve yetkin kişileri bir araya getirmeli ve ortak aklı kullanmalı
  • Çözüm odaklı ve aktif katılımcı olmalı
  • Diğer ekip üyelerinin fikirlerine karşı yapıcı bir yaklaşım içinde olmalı
  • Problemi tüm yönleriyle teşhis edip ona odaklanmalı
  • Haklı çıkmak değil, doğruyu bulmak için gayret göstermeli
  • Geçici çözümlerle günü kurtarmak için değil, sorunun özüne inerek kalıcı çözümler bulmaya çalışmalıdır.
Hiçbir yöntem sorunları bizim yerimize çözemez. Herkes kendi karar ve faaliyetlerinin sorumluluğunu taşımak zorundadır. Karşılaştığınız sorunu sadece eleştirirseniz sorun iki katına çıkar. Sadece sorunu düşünmekle yetinirseniz sorun yerinde sayar. Soruna çözüm bulursanız sorun, sorun olmaktan çıkar.

Unutmayalım ki, hiçbirimiz hepimiz kadar akıllı değiliz!


Eylül 2008