Gelişim hızı her geçen gün artan
günümüz koşullarında, kuruluşlar nerede olduklarını, nereye nasıl varmak
istediklerini saptayıp, geleceği belirlemek zorundadır. Kuruluş planlaması, yeniliklerin uygulanması
için güçlü bir araçtır ve organizasyonlar artık bu gücün farkına vararak güçlü
bir planlama fonksiyonuna sahip olmaları gereğine inanmaktadırlar. Planlama
sadece gelecekteki olayların tahmini ve buna göre nasıl hareket edileceğini
şimdiden düşünmek demek değildir. Sistemli bir biçimde bugünden alınan
kararlarla amaçlanan geleceğe varma çabasıdır.
Planlama, kuruluşa akla uygun ve
geçerli bir amaç, dolayısıyla bu amaç etrafında çabaların yoğunlaştırılmasını
ve yönetilmesini sağlar. Planlama sürecinde tüm çalışanlar plan hazırlanması ve
yürütülmesine katkıda bulunur ve bireysel çalışmalarını plan perspektifi içinde
değerlendirerek, kuruluş amaç ve hedefleri ile özdeşleştirirler. Plan
çalışmalarının bu niteliği, çeşitli düzeylerde yürütülen çalışmalar arasında
koordinasyon sağladığı gibi, bilinç ortamıyla da bireyleri yönetime katarak,
kuruluşa büyük bir güç kazandırır.
Liderlerin zaman yönetimi ile
ilgili çok bilinen bir gerçek vardır: “Planlama yapmak ve birlikte çalıştığınız
insanlarla doğrudan ilgilenmek için zamanınızın yüzde 10’nunu ayıramıyorsanız,
ürettikleri problemleri çözmek için giderek daha çok zaman ayırmak zorunda
kalırsınız.”
Planlama önemlidir, çünkü bir
işletmede ne kadar az sorun varsa, o kadar iyi planlama yapılmış demektir. Her
insanın günlük yaşantısında karşılaştığı çeşitli problemler vardır. Üstelik
gerçek hayatta karşılaştığımız problemler, öğrenim hayatımız boyunca bize
öğretilen, tek bir doğru cevaba odaklanmış, iyi ifade edilmiş, tecrübelerden
uzak problemlere hiç benzemez. Gerçek hayattaki problemlerin her zaman tek ve
doğru cevabı yoktur.
Problemleri çözmek için
“düşünmek” temel koşuldur. Oysa problem çözme sürecimizin çoğu bilinçsiz bir
şekilde gelişir. Problemlerle her an karşı karşıya olduğumuzdan onlar üzerinde
uzun uzun düşünmeye onları analiz etmeye gerek duymayız. Genelde sürekli
karşılaştırdığımız problemler için basit çözümler geliştiririz. Bazen
bulduğumuz çözümler problemi sona erdirmek bir yana yeni problemlere zemin
hazırlar. Neyi, neden yaptığımıza, nasıl
yaptığımıza dikkat etmeden adeta otomatik davranışlarla hareket ederiz ve
hareketlerimizi de çoğu zaman sorgulamayız. Bunun sonucunda problemlerimizi az
çok halledecek yüzlerce alışkanlık geliştiririz ve onlarla yetinmeye çalışırız.
Yeterince özen gösterip
çalıştığımızda ortaya çıkan çözümlerin yanında bu saydıklarımız etkisiz ve
zayıf bir takım alışkanlıklar olarak kalmaktadırlar. Önemli olan çözümün doğru
ya da yanlış olması değil, problem için uygun olup olmamasıdır. Bu ise tek başına
başarılamaz. Problemin çözülebilmesi için ortamın ve ekibin uygunluğu önem
taşıyor.
Başarı artık yalnızca bireysel
özelliklere değil, aynı zamanda çalışma arkadaşlarının özelliklerine, uyumuna
bağlı. Kuruluşun bütün aşamalarında önemli rol üstlenecek ekibin, amaca uygun
bir yapıda olması, yapılacak çalışmaların başarısı için kritik bir öneme
sahiptir.
Ekip üyeleri;
- Birbirine güvenmeli ve
birlikte çalışmanın gücüne inanmalı
- Ortak bir amaca inanmalı ve
bu amacı gerçekleştirme yolunda istekli olmalı
- Takım çalışması için konuyla
ilgili ve yetkin kişileri bir araya getirmeli ve ortak aklı kullanmalı
- Çözüm odaklı ve aktif
katılımcı olmalı
- Diğer ekip üyelerinin
fikirlerine karşı yapıcı bir yaklaşım içinde olmalı
- Problemi tüm yönleriyle
teşhis edip ona odaklanmalı
- Haklı çıkmak değil, doğruyu
bulmak için gayret göstermeli
- Geçici çözümlerle günü
kurtarmak için değil, sorunun özüne inerek kalıcı çözümler bulmaya çalışmalıdır.
Hiçbir yöntem sorunları bizim
yerimize çözemez. Herkes kendi karar ve faaliyetlerinin sorumluluğunu taşımak
zorundadır. Karşılaştığınız sorunu sadece eleştirirseniz sorun iki katına
çıkar. Sadece sorunu düşünmekle yetinirseniz sorun yerinde sayar. Soruna çözüm
bulursanız sorun, sorun olmaktan çıkar.
Unutmayalım ki, hiçbirimiz
hepimiz kadar akıllı değiliz!
Eylül 2008
Eylül 2008