Kalite anlayışı gerek iş yaşamımızda,
gerek özel yaşantımızda üzerinde önemle durulan ve kapsamı sürekli genişleyen
bir konudur. Tarihsel süreçte kalite kavramından söz edilirken odaklanılan konu
ağırlıklı olarak nihai üründeki kalite idi. “Ne üretirsem satarım.” anlayışının
değişmesi ile “Kaliteli üretirsem satarım.” anlayışının yerleşmesi sonucu
kalite denilince akla ürün kalitesi gelmekte idi. Ancak günümüzde kaliteli
üretim faktörlerinin, sistemli şekilde buluşturulması ile kaliteli sonuçların
oluşacağı düşünülüyor.
Çalışma yaşamında kaliteyi etkileyecek
unsurlardan bahsederken bazı temel faktörler üzerinde yoğunlaşılabilir;
fiziksel çevre, yönetim anlayışı, teknoloji, çalışma ilişkileri sisteminin
kuralları ve insan. Kuruluş, çalışma yaşamında kalitenin önemine inanıyorsa,
üretim faktörlerine gerekli yatırımı yapıyorsa, insan kaynağını diğer üretim
faktörlerinden ayırıyorsa ve ona göre kararlar alıyor ve uyguluyorsa kalite
için büyük adım atılmış demektir.
Bu faktörlerinden biri olan insan
faktörünün önemini Tom Peters Vay Canına Dedirtmek kitabında “müşteri ikinci
sıradadır” diyerek özetlemektedir. Eğer müşterilerinizi ilk sırada tutmak
istiyorsanız, ilk sırada çalışanlarınıza yer vermelisiniz. Zaten kaliteli
üretim faktörlerini birleştirip, işleyecek olan insan gücü olduğuna göre
kaliteli üretim ancak kaliteli insan kaynağı ile mümkün olabilmektedir.
Kalitenin sağlanmasında önemli bir
nokta da saygıdır. Bir iş ortamında kişiler kurum içindeki diğer kişilere saygı
göstermek zorundadırlar. Saygı birlikteliğin temelini oluşturmak ve sürdürmek
için en gerekli unsurların başında gelir. Kıyafetin düzgün olması, bir
gülümseme, kişilerin isimlerini hatırlama, vücut dilini, jest ve mimikleri
kullanma, dinleme, onaylama, empati kurmaya çalışma, “teşekkür ederim, rica
ederim, merhaba, iyi günler” gibi kalp kazanıcı kelimeleri kullanma saygının
gerekleridir.
Kalitenin sağlanması için gerekli bir
diğer nokta da, çalışanların takım olma bilincinin gelişmiş olmasıdır. Takım
olma bilincinin gelişmesi, başarı ya da başarısızlık durumunda herkesin bundan
kendine pay çıkartmasını sağlayacak, dayanışma, yardımlaşma konularında
kişilerin duyarlı olmasını sağlayacaktır. Biz bilinci gelişmiş çalışanlar
birlikte kazanma coşkusunu duyacaklar, kişilerin iş tatmini artacak, motivasyon
seviyesi yükselecek, kuruma aidiyet duygusu oluşacaktır. Bu bağlamda çalışanların
duyarlılıklarını, ulaşılabilirliklerini, aidiyet duygusunu geliştirecek ekip faaliyetlerinin
desteklenmesinde fayda vardır.
Çalışma yaşamında kalite için bireysel
kalitenin arttırılmasını bir şart olarak düşünürsek, bu konuda en büyük görev
insan kaynağına yani kişinin kendisine düşmektedir. Elbette ki kişilerin
doğuştan getirdikleri özellikleri, yetenekleri vardır ama onları geliştirmek ya
da yenilerini kazanmak tamamen kişinin elindedir. Öyleyse çalışanlar da bu
aktivitelere gönülden katılmalı ve kendi gelişimi üzerindeki sorumluluklarını
yerine getirmeye çalışmalıdır.
Kalite bir yaşam biçimidir ve bireyden
başlayan kalite, kurumlara, topluma ve yaşama kalite katacaktır.
Bu yazı C.Vizyon dergisi Haziran 2010 sayısında yayınlanmıştır.