Öne Çıkan Yayın

Eğer...

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü ve bunun sebebini senden bildikleri zaman sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybet...

10 Temmuz 2010 Cumartesi

“BİZ KÜLTÜRÜ”

Aralık 2007

Bir işletmede verimliliğin en üst düzeyde işe yansımasıyla ortaya çıkacak olan sinerji, motivasyonla doğrudan ilişkilidir. Gelişmeler organizasyonları bir makineye benzetmenin yanılgı olduğunu ortaya koymaktadır. Organizasyonların bir makineye benzetilmesi, insan varlığı ile ilgili temel gerçeklerin inkar edilmesi anlamına gelmekteydi. 10 yıl kadar önce öğrenen organizasyonlardan söz edilmeye başlanınca, işletmelerin değerlerle yönetimine yolculuk başlamış oldu. Güven, dürüstlük, özü sözü bir olmak ve paylaşmak önem kazandı. Bu değerleri hesaba katan ve işleyişinde bu değerlere yer veren bir şirketi artık 'makine' olarak tanımlamak mümkün olamazdı.

Yönetim alanında karşımıza çıkan kuruma bağlılık ve ekibe verilen değer üzerine çok etkili olduğunu düşündüğüm örneklerden yola çıkarak bahsetmek istiyorum.

Bir kurumun çeşitli kademeden çalışanları, açık havada takım çalışması ile ilgili eğitim alırlar. Sıra sınava gelir ve eğitimci istenilenleri sıralar:

“Derenin bu kıyısından karşı kıyaya yarım saat içinde geçmeniz istenmektedir. Siz toplam 30 kişisiniz. Elimde karşıdan karşıya geçerken size verilecek halatlar, dubalar, sal tahtası, kürek vb. var. Şimdi kura ile sizleri üç gruba ayıracağız.”der.
Tüm gruplar kura ile belirlenir ve her grupta üstler ve astlar da yer alır. A grubuna 5x5 m. sal tahtası, 5 duba, 3 top halat ve 10 kürek verilir. B grubuna 5x5 m. sal tahtası, 3 duba, 1 top halat ve 5 kürek verilir. C grubuna ise bir balta verilerek “bu alanın özellikle seçildiği, en fazla kuru ağacın burada olduğu, dalların kesilerek sal yapılabileceği” söylenir.
A ve B grubuna düşenler kendilerini şanslı hisseder. C grubunun bir kısmı üstelik yüzme bilmemektedir ve gözlük kullananlardan oluşmaktadır.
A grubu ellerindeki malzemelerden sal yaparak, şarkılar türküler söyleyerek ve bu eğitimi kim düşündüyse iyi yapmış söylemleri ile 29 dakikada karşıya geçmeye başarırlar.
B grubu iki saatte birtakım güçlüklerle mücadele ederek karşıdan karşıya geçer. C grubu ise dört saate derenin karşı kıyısına, ama hedefe değil, geçer. A grubunu eğlendiren bir husus da derenin karşı kıyısına geçtikten sonra B ve C gruplarının karşıdan karşıya geçme mücadelelerine gülmektir.
Eğitici sorar "kim kazandı?". A grubu “biz kazandık” derken, B grubu “biz de kazandık” der.
Eğitici itirazlara rağmen devam eder. "Bu oyunda kimse kazanamadı.” A ve B grupları itirazlarını devam ettirir. Bu sırada C grubu da "Biz de olanaksızlıklara rağmen karşıya geçmeyi başardık” der.
Eğitimci devam eder “Ne zaman kazanırdınız?”
A grubu sahip olduğu araç - gereci B grubunun araç gereci ile birleştirseydi ya da karşıdan karşıya geçtikten sonra, ellerinden sınırlı olanakları olan B grubunu taşısaydı, A ve B grupları gelip C grubuna yardım etseydi...”

Daha önceleri de defalarca vurguladığımız gibi, kişisel başarı duygusunu, takım başarısına dönüştürmek gerçek başarıyı getirecektir.

Basketbolla yakından ilgilenenler hatırlayacaklardır. Bill Russell tüm zamanların en başarılı basketbol oyuncularından biri. 1956 yılında katıldığı takımı Boston Celtics ile 13 sezonda 11 şampiyonluk kazanmış bir efsane. Basketbol tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, hem oyuncu hem koçluk görevini yerine getiren ilk oyuncu olmuş. 1980 yılında NBA tarihinin en büyük oyuncusu seçilmiş…

Russell, kendilerinden ekiplerini başarıya ulaştırmasını isteyen güçlü bir ekip ruhuna sahip olduklarını vurguluyor.

“Hayatım hiçbir zaman kişisel istatistiklerden oluşmadı, önemsediğim tek şey takımın kazandığı şampiyonluklardı.
Takımın en etkili oyuncusuydum. Ancak o kadar ekip odaklıydım ki, kendimi kanıtlamak için çaba göstermem gerekmiyordu. Hepimizin birbirine ihtiyacı vardı ve her zaman birbirimize güvendik, çünkü ekip olarak beraberliğimizin gücünü oluşturmaya elbirliğiyle emek vermiştik. Yapabileceğimiz en büyük katkının, ekibin başarısını güvence altına almak olduğunun farkındaydık.

Hepimiz muhteşem oyunculardık. Yalnızca bireysel becerilerimiz nedeniyle değil, birbirimizi iyi tamamladığımız için takımdaydık. Bunun farkındaydık. Kazanmak için kendi rolümüzü iyi oynamamız gerektiğini bilirdik. Örneğin, Cousy’nin rakibe göz açtırmamakta üzerine yoktu, ancak topu en iyi sayı atan Jones’a geçirmekte bir an tereddüt etmezdi.
Koçumuz Red Auerbach sahaya çıkıp oynayanların biz olduğumuzu her zaman hissettirirdi. Red, her oyuncuyu yakından tanır, onlara saygı gösterir ve takımı bir bütün olarak görürdü.”

Yeni Gelene Kucak Açmak

“ Takıma katıldığımda işim zordu. En büyük desteği, kısa bir süre sonra kendi yerini alacağımı bilen, kıdemli oyun kurucu Arnie’den aldım. Ekibe yeni katılan bir oyuncuyu geliştirmek için olağanüstü çaba harcadı. O yalnızca takımı için en iyisi olduğunu bildiği şeyi yapıyordu.”

“ Oyuncusunu Dinleyen Lider, Başarı Kimin Başarısı?”
“Bir ekip olarak kazanmamızın gücü, yalnızca rakiplerden daha iyi oynamamıza değil, onlardan daha iyi düşünmemize, kendi güçlü yanlarımızı ve sınırlarımızı bilmemize, tüm ekip üyelerinin kendisinden beklenen rolü anlamasına bağlıydı. Şunu anladık ki; hiçbir iyi şey tesadüfen gerçekleşmez. Ekibini ve kendini iyi tanıyan ekip üyeleri, doğru zamanda, doğru yerde, doğru adama sahip olmayı başarabilirler.”

Özetleyelim…
Ekip ruhu nasıl oluşur?

Sorumluluk duygusunun, bir kurumu kurum, bir aileyi aile, bir bireyi birey yapan en önemli kavramlardan biri olduğunu unutmayarak.

* Vizyonumuzda açık ve net olarak.
* Başarıyı bireysel performans olarak görmeyerek, ekip başarısından doyum almayı sağlayarak.
* Süreçlere katılarak.
* Ekibin nereye gittiğini, oraya nasıl gittiğini anlayarak.
* Kararları paylaşmanın ekip ruhunu yapılandırmada temel adım olduğunu unutmayarak.
* En önemli ekip özelliğinin bencil olmamak, kendinden önce başkalarını düşünmek olduğunu unutmayarak.
* İçten ve samimi olarak. –mış gibi yapmayarak.
* İletişimde dingin, barışık, dürüst, adil, tutarlı, güvenilir, inandırıcı olarak.
* Paylaşarak ve yardımlaşarak.
* Tabii ki, son noktada bu kavramlara fayda ve zarar açısından, sınırlar bilinci ile bakmak gerekir. Örneğin; müşteri odaklılık, kalite odaklılık stratejisini gerçekleştirmek için tüm departmanlar, tüm süreçler hedeflerini gerçekleştirirse, bunun kime faydası var? Tüm kuruma! Aksi durumda bunun kime zararı var? Yine tüm kuruma, yani BİZE…

Kaynaklar
http://www.nba.com/history/players/russell_bio.html
http://www.amanet.org/LeadersEdge
Russell,B.,Hillburg,A.,Falkner,D.(2002).Russell Rules, New American Library